Bundan yaklaşık 2 ay önce “Telekom Dünyası” adlı bir dergi benimle irtibata geçerek, “Sosyal Medya ve Seçimler”le alakalı bir dosya hazırladıklarını ve bununla alakalı görüş verip veremeyeceğimi sordular. Son dönemde benim de fazlasıyla ilgimi çeken bir konu olduğu için bu teklifi seve seve kabul ettim. Şubat ayında yazının yayınlanmasından sonra görüşlerimi Sosyal Kene okuyucularıyla da paylaşmak istedim. Türkiye’de yerel seçimlere 15-20 gün kaldığı, meydanlarda ve sosyal medyada yarışın tüm hızıyla sürdüğü, karşımıza Facebook’da, Google’da birçok siyasi partinin reklamlarının çıktığı, haber kaynağında sürekli siyaset ve seçim haberlerinin döndüğü, söylemlerin sertleştiği ve toplumsal olayların fazlasıyla hareketlendiği bu dönemde düşüncelerimi üç temel soru çerçevesinde derlemeye çalıştım. İşte sorular ve cevapları…
Türkiye’de ve dünyada seçim dönemleri sosyal medya kullanımına ilişkin bir değerlendirmede bulunabilir misiniz?
Seçim dönemleri özellikle Sosyal Medya açısından verimli geçen zamanlar. Twitter gibi şimdi müthiş yoğunlukla kullandığımız bir sosyal paylaşım ağını ilk tanıdığımız zamanların İran seçimleri olduğunu unutmamak lazım. Keza “Obama’yı başkan yapan adam” diye lanse edilen ve Obama’nın Amerikan seçimlerinde dijital kampanyasının tasarımcılarından biri olan David Plouffe’ un Türkiye ziyareti sırasında bizzat kulaklarımla duyduğum “Kampanyanın dijital ayağı Barack Obama’yı başkan yaptı.” demecinin altını çizmek gerekiyor. Günümüzde siyaset arenasında en çok retweet edilen tweet’in Barrack Obama’nın A.B.D. başkanlık seçimleri sonrasında yazdığı “four more years” ifadesi olması veya Türkiye’de de en fazla izlenen, beğeni toplayan kişilerin içinde azımsanamayacak sayıda siyasi kişinin bulunması aslında bu mecranın önemini bize net bir şekilde göstermekte.
Sosyal Medya artık seçim kampanyalarının olmazsa olmazı haline gelmiş durumda. Bu mecradaki akılcı ve etkin kullanım sonunda anında geri dönüşlerin alınabilmesi, raporlama kolaylıkları ve meydanlarda asla toplanamayacak sayıda insana dokunabilme fırsatı getirmesi açısından büyük önem arz ediyor.
Türkiye’deki yerel seçimler öncesinde özellikle başkan aday adaylarının dahi bu mecralarda boy göstermek istemesi aslında kitlelere ulaşabilmek için en etkin ve en hesaplı yol olmasından da kaynaklanmakta. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta; bu ucuz yol üzerinde doğru hareketleri, doğru stratejileri, doğru zamanlamayı ve doğru mecraları kullanmazsanız bırakın insanlara ulaşmayı kendi eşiniz dostunuzdan başka kimsenin sizi duymaması riskiyle de karşı karşıya gelebilirsiniz. Düşünsenize bir Facebook sayfası açtınız ve Facebook’a reklam verdiniz. Bu reklam içinde 100*72 piksellik bir resim, 25 karakterlik bir başlık ve 90 karakterlik bir metin kullanma şansınız var. Bu kısıtlı alanda ne dediğiniz veya oradaki mesajın hangi stratejinin devamı olarak söylendiği asıl önem arz eden nokta. Ayrıca sosyal medya öyle ilginç bir alan ki özellikle Türkiye gibi övgüden çok yerginin prim yaptığı bir ülkede açık verdiğiniz anda seçime dair pek bir umut beslemenize gerek kalmayabilir. Bunun örneklerini açıkçası görüyoruz ve seçime kadar da görmeye devam edeceğiz sanırım.
Son olarak şunu da ilave etmek gerekiyor. Sosyal paylaşım ağlarında herkesin bir hesabı olması, orada kişisel paylaşımlarda bulunulması, kişinin istediği konular hakkında söz söylüyor olma özgürlüğü büyük bir yanlışı tetikliyor. Herkes sosyal medya uzmanı olduğunu, bu mecrayı iyi bildiğini ve burada hep başarı öyküleri yazıldığını sanıyor. Halbuki sosyal medyada sadece başarı öyküleri yok ve herkes bu mecrayı bir kampanya yürütebilecek bir strateji oluşturarak onu sonuca götürecek kadar iyi bilmiyor. Zaten bunun sonucunda da kitleler tarafından alay konusu olan videolar, sözler, bilgi eksiklikleri ve buna bağlı yanlış ifadeler insanların haber akışlarında yer alıyor.
Mart ayında yapılacak yerel seçimler öncesi adayların sosyal medya kullanımı konusunda dikkat etmesi gereken konular nelerdir?
Türkiye nüfusunun yaş baz alınarak demografik dağımı incelendiğinde Türkiye genç nüfusa sahip bir ülke ve sosyal medyayı etkin kullanan -gezi olaylarına kadar apolitik olduğu düşünülen- kitle bu seçimlerde oy kullanacak. Bu argümanlar ışığında adayların sosyal medyayı seçim kampanyaları amaçlı kullanması gerekliliği tartışmasız bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha detaya inersek, adayın sahip olduğu imajı “resmi, samimiyetsiz ve soğuk” olmaktan kurtaracak bir yaklaşım izlenmeli, adayın bir siyasi figürden çok halkın içinden çıkan bir birey olduğu vurgulanmalı, vatandaşa üstten bakan veya donuk ifadeler içeren bir dil kullanımından kaçınılmalıdır.
Ülkede önemli güce sahip siyasetçilerin Twitter hesapları bunun tam tersi bir yol izleyerek yönetildiğinden, sık sık mizah konusu olarak kullanılmaktadır, dolayısıyla adayların mesajlarını kendileri vermeleri, hatta mümkünse tweet’leri birisine yazdırmaktansa kendi atmaları daha samimi bir izlenim yaratacaktır, tabi bunu yaparken gerekli danışmanlıkların alınması gerekliliğini de unutmamak gerekmektedir.
Bunların yanı sıra, bu elbette bir kampanya aktivitesi olarak tanımlanabilir, dolayısıyla adayın imajını olumlu etkileyecek stratejiler de kullanılmalıdır. Önemli olan tek nokta, bu stratejilerin belli edilmeden, doğal bir şekilde yapılan tanıtım/etkileşim akışına dahil olabilmesidir. Ülkede siyasetçilere yönelik genel bakışın kendisini en çok sosyal ağlarda ortaya koyduğu da düşünülürse, kullanıcı gruplarını iyi tanımak ve ona göre yaklaşımlar oluşturmak sağlıklı bir strateji için en önemli adımlardır.
Sosyal, etkin bir hedef kitle analizi yapılabilmekte ve hedeflenen kitleye %99 başarı ile ulaşılabilmektedir. Adayların bu minvalde dikkat etmeleri gereken en önemli husus; doğru hedef kitleye, doğru mesajı, doğru zamanlama ile ulaştırmaları gerektiğidir. Çünkü adayın burada öncelikli amacı kendisine oy verme potansiyeli olanlardan ziyade bu fikirden uzak kesimlerin dikkatlerini kendi üzerine çekmek doğrultusunda olmalıdır. Bu anlamda mesajlar doğru belirlenmeli ve doğru kanallardan kitlelere ulaştırılmalıdır.
Ortadoğuyu tümüyle değiştiren Arap Baharı ve ülkemizde de gündemi epeyce işgal etmiş olan Gezi Parkı olaylarını takip eden süreçte görülmüştür ki, sosyal medya kitlelerin yeni iletişim kanalı olmuş ve yeni neslin post modern örgütlenme biçimini oluşturmuştur. Artık STK’ların, sendikaların, gazete, fanzin ve dergilerin yerini sosyal medya araçları almıştır. Ulaştıkları kitlelerin büyüklüğü ve yarattıkları etki küçümsenmemelidir.
Sosyal medyanın etkin kullanımının mali bir değeri var mıdır? Yani bir adayın sosyal medyadan yararlanabilmesi için harcama yapması gereken kalemler nelerdir?
Adayların seçim kampanyalarında sosyal medyaya bütçe ayırmaları kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Seçim kampanyalarında meydanlara çıkıp kitlelere direk hitap etmek için kiralanan onca ekipman, bu organizasyonlarda kullanılan malzeme ve emeğin maliyeti, broşür katalog vs. gibi reklam gereçlerinin maliyeti vb., sosyal medya kampanyası ile karşılaştırıldığında çok daha büyük maliyet kalemleridir. Adaylar seçim kampanyalarında hem seçmenlere etkin ulaşabilmek hem yeni neslin dikkatini çekmek, hem de yenilikleri takip eden öncü birer lider oldukları imajını vermek için sosyal medya yatırımı yapmalıdırlar.
Kullanabilecek mecralar, başta Twitter, Facebook , Youtube, EkşiSözlük ve son günlerde popülerliği giderek artmakta olan Listelist, Onedio, Buzzfeed vb. portallar olabilir.
Not1:Sosyal Medyada başarı, biraz da kişinin kendisiyle barışık olması, olaylara komplekssiz yaklaşım ve ciddi bir mizah anlayışına sahip olmasından geçmektedir. Dolayısıyla bunu iyi kullanan adayın başarılı olma ihtimali gerçekten çok yüksektir.
Not2: Maliyetle alakalı konuda viral etkiyi yakalayabilecek adayın çok da para harcamadan bu işi başaracağı söylenebilir. Ancak bu viral etkiyi sağlamanın maalesef bilinen %100 bir formülü bulunmamaktadır.
Not3: Sosyal medya, özellikle genç seçmenin oyunun rengini belirlemek için çok temel bir mecra olacaktır.
Not4: Telekom Dünyası adlı dergide yayınlanan yazının linki ise şöyle: http://www.telekomdunyasi.com/edergi/25/subat-2014#41
İlk Yorumu Siz Yapın