Yine Yeniden Sosyal Kene: Bir Merhaba Yazısı

FacebooktwitterpinterestlinkedinmailFacebooktwitterpinterestlinkedinmail

Hepinize yeniden merhaba!

Sosyal Kene’ye en son yazıyı 2016 yılında girmiştik. Sonra bu blog “Dijimorfoz” kitap projesine dönüştü ve Dijimorfoz Abaküs yayınevi tarafından basıldı.

Geçtiğimiz 7 sene içerisinde bu sayfalar sessizliğini korurken, hayat bütün devinimiyle devam etti. Bugün artık Sosyal Kene’ye yeniden kan pompalarken yazarlarımız Necmi Emel Dilmen ve Sertaç Öğüt’e bir kaç soru yönelterek giriş yapmak istedik.

7 sene hatrı sayılır bir zaman. Bunca zamandır nerelerdeysiniz? Neyle uğraşıyordunuz?

Sertaç Öğüt: 7 sene hakikaten uzun bir süre. Tibet’te bir manastırda arınıyorduk🙂 Şaka bir yana hayatımızdaki majör değişimlerle uğraşıyorduk sanırım. Bu süre zarfında ben şahsım adına başta İngiltere olmak üzere Avrupa’daki ortamı kokluyordum. Bu coğrafyada çapı geniş projelere danışmanlık vermekle meşguldük. Girişimcilik dünyasındaki yerini belirginleştirmeye çalışan startuplara yardımcı oluyorduk. Tabi ki Covid-19 pandemisi tüm hayatımızı sekteye uğrattı. Ancak bu dönemde risk alıp pandeminin zorunlu şartlarını lehimize çevirebildiğimizi görmek de mutluluk vericiydi. Bunların arasındaki en belirgin başarı EasyFishoil ismiyle tanınan ürün yelpazesinin bütün pazarlama stratejisini ve faaliyetlerini tasarlayarak sektörde yeni bir kategori yaratmak  ve burada lider olmak oldu. Tabi bu arada çocukların kullanım ve tüketim alışkanlıklarını birinci gözden izleme fırsatım oldu. Bu konu odak noktalarımdan birisini oluşturdu. İkinci çocuğumuzu yakın zamanda kucağımıza almış olmanın hazırlığı da farklı bir ülkede ebeveyn ve çocuk kültürünü yakından inceleme fırsatı tanıdı bana. Şu anda bütün bu birikimi tekrar sektöre geri sunmaya karar verdik. Hem yeni mobil oyun projeleri hem de pazarlama teknolojisi içeren projelerle vakit geçiriyoruz.

Emel Dilmen: 7 sene! Yazıya dökünce kısa bir zaman gibi duruyor ama dünyanın bu kadar hızlı döndüğü bir ortamda 7 sene çok uzun bir zaman. Nelerin değiştiğini düşünürsek saymakla bitmez. Örneğin dolar 3,5 liraymış ve iPhone 7’nin lansmanı yapılmış desek kafamızda bir resim oluşur herhalde. Aslında bunca zamandır yine dijital dünyanın içinde dönüşümlere tanıklık etmeye, yeni dinamikleri takip etmeye ve markaları yoktan var etmeye, mevcut markaları daha büyütmeye devam ediyorduk. Bunu yaparken her gün bir önceki günden farklı bir yöntemi önce öğrenmeye sonra uygulamaya çalışıyorduk. Bu süreçte yepyeni marka hikayeleri yarattık. reklam senaryoları yazdık, SEM konusunda ciddi çalışmalar yaptık, hatta bir markamız için şarkı sözü bile yazdık. Sertaç’ı Londra’ya yolladık. Orada  pazarlamanın da “Premier League”ini yakından takip ederek heybemizi hep aktüel enformasyonla doldurmaya çalıştık. Kişisel olarak da farklılıklar olmadı değil hayatımda. Haziran 2020’den beri akademik ünvanım Prof.’a yükseldi, ve 1994’de bir asistan olarak başladığım İletişim Fakültesi Bilişim anabilim dalının  başkanı oldum. İnsanlık için küçük ama benim için güzel gelişmelerdi bunlar…

Sosyal Kene’yi tekrar hareketlendirme arzusunun arkasında ne var?

Emel Dilmen: Aradan geçen 7 senede ne çok dönüşüm yaşadık. Evlerimizde kapalı kaldık, oradan eğlendik, oradan çalıştık diğer bir deyişle oradan yaşadık. Sosyal medyada aktörler değişti, etkiler değişti, 2010’lu yıllarda bize özgürlüğün, demokrasinin, merkeziyetsizliğin ve dolayısıyla hürriyetin beşiği diye pazarlanan sosyal medya, 2020’lerde iktidarların üzerindeki baskıyı artırdığı, yasaklanan, kapatılan, kirli bilginin, dezenformasyonun kol gezdiği, nefret söyleminin yoğun hissedildiği bir mecra haline dönüştü. Sonra Şubat 2023’te çok büyük bir felaket yaşadı ülkemiz. Yaşadı deyince sanki olup bitmiş gibi geliyor. Biten maalesef binlerce hayattı ama travması, ekonomik etkileri, sosyal sonuçları ve bıraktığı endişe ve gerginlik tortuları uzun süre hayatımızı meşgul edecek ve kafamızın bir yerinde korkuyu diri tutacak. Sertaç’la beraber Sosyal Kene projesini tekrar hayata işte bu ortamda geçirmeye karar verdik. Dünya hızla değişmeye ve dönüşmeye devam ediyor, içinde yaşadığımız dijital dünya bizi yepyeni kavramlarla tanıştırıyor dolayısıyla bizim de söyleyeceklerimiz yazacaklarımız birikiyor. Eh şimdi yeniden söyleme zamanı o halde.

Sertaç Öğüt: Aslında çıkış noktasından daha farklı değil motivasyonumuz. Sosyal medyanın yarattığı kültürel, toplumsal ve teknolojik dönüşüm Sosyal Kene’nin temel konusu oldu. Akademik deformasyonun getirdiği bir “ortada bir sorun var şuna yakından bakalım” yaklaşımı var. Bunu yadsımak olmaz. Emel ile ne zaman oturup muhabbet etsek, gündeme ve gidişata dair konulara dokunmadan edemiyoruz. Bireysel etkilenimimiz bize müthiş bir ilham veriyor olmalı. En sonunda farkettik ki dolmuşuz da dolmuşuz. Söyleyeceklerimiz var. Tespitlerimiz var. Çözüm önerilerimiz de var. O zaman neden Sosyal Kene tekrar hareketlenmesin ki?

Bu durumda içerikte değişiklik yapmayı planlıyor musunuz?

Sertaç Öğüt: İçerik yaşayan bir organizma gibi. Bizim değişiklik yapmamıza pek gerek kalmıyor, zaten kendisi bir evrim geçiriyor. Dolayısıyla mutlaka bir değişiklik olacak. Ben paylaşımlarımda gündelik pratiğin yansımalarından ilham alıyordum. Bu değişmedi. Yine teknolojiye değineceğim. Yine toplumu ilgilendirdiğini düşündüğüm konulardaki pratiklerimi paylaşacağım. Ancak işin boyutunda bir dönüşüm var. Hacim genişlemiş durumda. Örneğin yapay zeka. Zeka diyoruz değil mi? Başlı başına bir konu. Üstüne bir de yapay diyoruz. Bu da konuya bir çarpan etkisi yapıyor. Etraflıca inceleyeceğiz. Ben girişimcilik ekosistemi hakkında da daha fazla bilgi vermeye çalışacağım. Tabi ki insan kaynağı da – belki de farklı bir perspektifle – daha önce olduğu gibi Sosyal Kene’ye konu olacak.

Emel Dilmen: İçerik yine sosyal medya  dijital dönüşüm, pazarlama ve bu dünyanın değişen dinamikleri üzerinde olacak ama sanırım bambaşka şeyler söylemek zorunda kalacağız. Neden mi bir örnekle açıklayayım. 2-3 gün önce önüme bir mesaj düştü. İçeriği LinkedIn tarafından düzenli olarak güncellen “Future of Skills” veri seti ile ilgiliydi. Bu verilere göre, tüm pozisyonların ortalamasında 2015’ten bu yana ihtiyaç duyulan becerilerin değişimi %35 seviyesinde. 2015’te bu yana hiç yeni bir şey öğrenmediyseniz, işinizin üçte birini yapamıyorsunuz anlamına geliyor bu. Chief Marketing Officer yani pazarlamadan sorumlu genel müdür yardımcısı (ya da başkan yardımcısı) pozisyonu için 2015’te talep edilen beceri seti neredeyse yarı yarıya (%46) değişmiş. 2015’te ihtiyaç duyulmayan 7 beceri ilk 10’a girmiş.  Eh demek ki sahiden bizim söyleyeceklerimiz de fazlasıyla birikmiş.

Sosyal Kene bundan sonra neyi hedefliyor?

Sertaç Öğüt: Sosyal Kene kaosun içerisinde bir düzen yaratmayı hedefliyor olabilir mi?🙂 Sosyal Kene’yi özel yapan şey bence uzay boşluğunda rahatça dolaşıyor olması. Kendimizi yerçekimine çok da ait hissetiğimizi söyleyemem. Bu yaklaşımın hem bize özgürlük hem de okuyucularımızla belli oranda bir samimiyet sağladığını düşünüyorum. Sosyal Kene v1.0 beş sene aralıksız aktif kalmıştı ve bunu bir kitapla taçlandırmıştık. Belki buradan da bir kitaba gidebilir. Kim bilir?

Emel Dilmen: Aslında hedefte çok büyük değişiklik yok. Bu kadar yıldır hem akademide hem pazarlama dünyasında biriktirdiklerimizi bir platformda öğrencilerle, sektör profesyonelleriyle ve bu konuların ilgi alanına girdiği tüm paydaşlarla buluşturmayı hedefliyoruz. Kimbilir Sertaç’la yazdığımız Dijimorfoz adlı kitabımızın da 2. bölümüne de zemin hazırlar belki.

Son olarak Dijimorfoz’dan bahsedelim. Kitabın durduğu noktadan memnun musunuz?

Emel Dilmen: Gayet memnunum. Neden mi? Öncelikle ikimizi de tatmin eden bir çalışma oldu. Akademisyen okurken de çıkarımda bulunabildi, konuyla ilgilenen de, bu konularda derinlemesine bilgisi olmayan da. Baskı kalitesi, içerik, seçilen resimler, kapak tasarımı hepsi tatmin edici oldu. Zaten Sertaç’ın olduğu yerde Alman disiplini ve kalitesi önemli bir kriterdir. Almanya’da geçirdiği yıllardan taşıdığı izler bizim iş yapış biçimimizde de ortaya çıkar. Benim Türk pratikliğimle birleşti mi işler hem iyi hem hızlı olabiliyor. Dijimorfoz’la ilgili hep güzel geri dönüşler aldık. Rahat okunduğunu, güncel konuları hikayeleştirerek anlatımımızın bunda büyük rol oynadığını duydum hep. Özellikle öğrencilerimden gelen olumlu geri bildirimler belki de en tatmin edici yorumlar oldu. Yukarıda dediğim gibi darısı Dijimorfoz 2’nin başına.

Sertaç Öğüt: Dijimorfoz, blog okuyucusundan daha farklı bir kitleye hitap ediyor. Yani “bu kitabın zaten blogu var şimdi niye para verip alayım ki” kitlesini hedeflemedik. Amacımız enformasyonu, sayfaları çevirerek edinmekten hoşlanan kitleye dijitalleşmiş dünyanın yazınını götürmekti. Sanırım bunu bir noktada da başardık. Kişisel beklentim kitabı “çok satanlar” listesinde görmek olmadı hiç. Ancak ulaştığı kitleden geri aldığım dönüş beni fazlasıyla tatmin etti. Sanki amaçladığımızı başarmış durumdayız. Bu da bana mutluluk veriyor. Bir de Yasemin İnceoğlu’nun yazarı olduğum bir kitaba önsöz yazması paha biçilemez!

FacebooktwitterpinterestlinkedinmailFacebooktwitterpinterestlinkedinmail

Düşünür, taşınır, koşturur, uyumayı sevmez...

Bu yazı yorumlara kapalı.