Afet ve Kriz Anlarında Sosyal Medya

FacebooktwitterpinterestlinkedinmailFacebooktwitterpinterestlinkedinmail

6 Şubat Kahramanmaraş depremi sonrasında yardım ve kurtarma faaliyetlerinin en yoğun olduğu dönemde, hatırlarsanız, Türkiye’de Twitter ve TikTok’a 7-8 saatlik bir erişim yasağı geldi.  Bu yasağın başladığı ve kullanıcıların bu platformlara erişemediklerini anladıkları anda Ahbap Derneği’nin kurucusu Haluk Levent durumu çok güzel ortaya koyan bir tweet yayınladı: “Nasıl duyuracağız biz sesimizi?” Aslında bu iş sadece ses duyurmakla ilgili değildi seslerin duyulmasıyla ilgiliydi. O anda acil yardıma muhtaç olan binlerce insanla bir anda iletişim kopuverdi.

Bu kısıtların başlamasının hemen sonrasında Cumhuriyet gazetesi muhabiri eski öğrencim Sena Tufan bana bir mesaj attı ve gazetesi için hazırladığı bu konudaki bir haber için görüşlerimi sordu. Mesajı ilk okuduğumda, duruma olan sinirimin ve çaresizliğimin etkisiyle, cevap vermesem daha iyi olacağını, zira verirsem söyleyeceklerimi ne kadar düzenlerse düzenlesin gazetede yayınlanacak hale getiremeyeceğini söyledim. O da bir gazeteci soğuk kanlılığı ile kızgınlığımda ne kadar haklı olsam da hem onun hem benim görevimin insanlara bu işin doğrusunu anlatmak olduğunu hatırlattı. Bunun üzerine kendisinden sorularını istedim ve 11 Şubat 2023 tarihinde yayınlanan gazetenin basılı versiyonunda yayınlanan haberi için sorularına cevap verdim. Şimdi sizlerle o soruları ve cevaplarını paylaşmak istiyorum.  

1. Kriz anlarında sosyal medya kullanımı nasıl olmalıdır?

Afet ve acil durumların öncesi, sırası ve sonrasında bilgi paylaşımının sağlanabilmesinde geleneksel medya ama son dönemde asıl sosyal medya önemli aktörlerdir. Sosyal medya özellikle afet zamanlarında iletişimin ta kendisidir.  Arama ve kurtarma faaliyetleri, uyarılar, yardım girişimleri, afetten etkilenen insanların ve gönüllülerin mobilizasyonunun sağlanması, kaçış yolları için kriz haritaları ve bir afetin devamında etkilenen toplumun üyeleriyle bağlantı kurulması gibi acil durum bilgilerinin paylaşımı için sosyal medya en önemli iletişim kanalıdır. Yaşanan kriz durumu ile ilgili halkın açık ve dürüst bir şekilde bilgilendirilmesi, toplumdaki kaynaklar hakkında gerekli yönlendirmenin yapılması, toparlanma sürecinde ihtiyaç duyulan desteğin hızlı bir şekilde sağlanabilmesi, kişi ve grupların iyi olduklarının bilgilerinin gerekli kişi ve kurumlarla paylaşılabilmesi aşamalarında sosyal medya platformları günümüzün en işlevsel iletişim araçlarıdır. Kullanımı da bu yukarıda çizilen çerçevede olmalıdır, afet sırasında özellikle koordinasyonun sağlanması, afetzedelere bir an önce ulaşılması, doğru koordinatların belirlenmesi ve yardımların temini ve mobilizasyonu konusunda etkin olmalıdır.

2. İnsanlar sosyal medya üzerinden yardım çağrısında bulunuyor. Öte yandan bilgi akışı da büyük ölçüde bu kanallar aracılığıyla sağlanıyor. Sosyal medyanın kısıtlanması bu noktada nasıl bir etki yaratır?

Bu sorunun cevabı çok basit. Devletin bu konudaki en önemli kurumu AFAD’ın bizzat bu yönde bir açıklaması var. AFAD, vatandaşları, haberleşmenin kesintisiz bir şekilde sürdürülebilmesi için daha önceki benzer afetlerde de SMS ve internet tabanlı uygulamaları kullanması yönünde uyarmıştır. Yüzyılın en büyük felaketleri arasına gireceği bugünden belli olan böyle bir depremde iletişimin kırıntısına bile muhtaç olduğumuzu düşünüyorum. Bırakın kırıntıyı en büyük iletişim kanallarından birini kapatıyoruz. Bunu mantıkla yasayla veya başka bir akılcı sebeple açıklayabilmek inanın çok zor. Yaratacağı etkiyi bir metaforla anlatmam gerekirse bir futbol maçı oynanırken elektrikleri kesin, sonra da oyunun geldiği hali hem oyuncular, hem tribündeki taraftarlar hem TV başındaki seyirciler açısından düşünün. Tam bir kaos! O saatten sonra oyunun ne bir galibi olur, ne de oyun. İşte böyle bir etki yaratır.

3. Kriz anlarında sosyal medyanın kısıtlanmasının sonuçları ne olur?

Bu tip afetlerde dezenformasyon yok mudur tabii ki vardır. Felaketin büyüklüğüne rağmen kötü niyetli kişiler, yağmacılar, sahtekârlar yok mudur tabii ki vardır. Ancak terazinin diğer tarafında bulunan iyi niyetle yardım için çabalayan insanlar, yardımları organize eden kuruluşlar, yardım çığlığı atan afetzedeler çok daha ağır basar. Ahbap Derneği’nin kurucusu Haluk Levent, bu bant daraltması sonrası “- Nasıl duyuracağız biz sesimizi?” diyerek nazik bir soruyla tepkisini çok güzel göstermiş. Düşünsenize o ses sayesinde kaç insana yardım ulaştı, kaç kişi hayatta kaldı. Hayatta kaldı diyorum daha öte bir ifade olabilir mi? Bu kısıt için de yine aklımızla dalga geçen bir açıklama dolaşıyor ortalıkta. Twitter’in borcu yüzünden kısıtlama yapılmış. O kadar vergi yüzsüzünün borcunu affediyorlar, öteliyorlar bir zahmet Twitter için de şu zor günlerin geçmesini beklesinler. Diğer yandan Türkiye Barolar Birliği’nin yaptığı açıklama da bu durumun boyutunu anlamamız için çok anlamlı. Bu tip bir iletişim engeli ve kısıtı getirilmesinin enkazdan kurtarılmayı ve yardıma erişimi bekleyenler için yaşam hakkı ihlali gibi ciddi sonuçlar doğuracağını söylemişler. Bunlar en temel insan hakları bağlamında hassasiyetle yaklaşılması gereken konular. 

4. Bant daraltma uygulaması doğru bir uygulama mı? Hangi durumlarda kullanılmalı?

Sosyal medya herkesin ağzına geleni söylediği, kişilik haklarına saygı duyulmayan, her türlü dezenformasyona açık, suça teşvik edilen, devletin temel değerlerinin yaralandığı bir yer asla olmamalı. Bazı yasal düzenlemeler muhakkak olmalı. Ama bant daraltma, bir anda ülkedeki öğrencinin, dijital ajansın, borsada işlem yapan broker’in, YouTube’da yemek tarifi izleyen vatandaşın, kısaca herkesin ama en önemlisi afette sesini duyurmaya çalışan afetzedenin yaşam hakkını elinden alacak kadar etkiliyor. Özellikle Türk hukukunda bu uygulamaya izin veren birden fazla kanun maddesi var. 5809 sayılı Elektronik haberleşme kanununun 60. Maddesi bu yetkiyi Cumhurbaşkanlığı’na veriyor. İstiklal Caddesi’ne yapılan saldırı sırasında bu yetki kullanılmıştı. Bu sefer bu mu kullanıldı bilmiyoruz. Bir diğer olasılık aynı maddenin 16.ve 17. Paragraflarına istinaden BTK bu kararı alabilir. Nitekim ortada dolaşan kararla ilgili BTK daha önce Twitter’a idari para cezası verdi, şimdi de bu cezayı da ödemedikleri için bant daraltma cezası uyguluyor deniyor. Bu iki olasılık dışında bir de 5651 nolu İnternet yasasında yer alan bant daraltma yetkisi ve uygulamalar var. Bu yasa kapsamında da örneğin savcılıklar tarafından kullanıcı bilgileri talep edilmiş ve verilmemiş ise, savcılık tarafından bant daraltma uygulaması talep edilebilir.

Özetle, eğer istenirse bu büyük platformları engellemek adına birçok hukuki gerekçe ileri sürülebilir. Ancak ben yukarıdaki sorunuza dönerek kısa ve öz bir cevap verebilirim. Hangi durumlarda kullanılmalı diye sormuşsunuz ya, “Bu durumda kullanılmamalı!”

Bu röportajın üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti ama o gün ne düşünüyorsam şimdi de onu düşünüyorum. Bir diğer düşüncemde, şu anda yürürlükte olan kamuoyunun dezenformasyon yasası olarak tanıdığı yasanın “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” bölümünün daha dikkatli, daha adaletli ve daha titiz olarak elden geçirilmesi. Meclisimizde ve yöneticilerimizde bu sağduyunun olduğunu umuyorum. Yazıyı bir temenni ile bitireyim. Umarım seçim gecesinin sonrasında da bir eski gazeteci öğrencim beni arayıp seçim gecesi yaşanan bant daraltmaları hakkında ne düşündüğümü sormaz.

FacebooktwitterpinterestlinkedinmailFacebooktwitterpinterestlinkedinmail

Bu yazı yorumlara kapalı.